İyiki Doğdun Kaybettiğim

Bu yazıyı yazsam mı, yazmasam mı diye çok düşündüm. Ama yazmazsam içimde daha çok büyüyecekti. Birileriyle paylaşmak istedim yada paylaşmadan ziyade sadece yazmak, anlatmak, içimi dökmek istedim. Bilmiyorum... hani hayatınızda önemli günler vardır. Sizin açınızdan değil. Eski birliktelik açısından söylüyorum. O anlar gerçekten zormuş.

O doğmuştu. En büyük kaybım. En büyük salaklığım. En sevdiğim. En herşeyimdi o. Kocaman gözleriyle, sarımsı saçlarıyla, şişkin yanaklarıyla o doğmuştu.

İlk görüşte aşka inanır mısınız siz ? Ben inanmam. Hiç inanmadım. Asla da inanmam. Keza huyum bu! Ama onu gördüğümde farklı olduğunu anlamıştım. Aşk değildi, ama alışık olmadığım bi histi. Böyle içimde kalbimle ciğerlerim sevişiyo, miğdem böbreklerime kur yapıyo gibiydi. Farklıydı. Garipti. Güzeldi... Resmen tutulmuştum hatuna. Güzeldi. Öyle süper işte acayip güzelde bi hatun değildi ama güzeldi.

Arkadaşlarla otururken fark ettim onu. Öyle mal mal takılı kalmıştım gözlerine. Fark etmemişti başta. Ta ki arkadaşları söyleyene kadar. Tabi hayvan gibi bakıyodum. E biri fark edicekti zaten.

12 ekimdi. Ankara tamda sonbahardaydı. Soğuk olmayan hava, yerlere serpilmiş sarı yapraklar, göç etmeye başlamış kuşlar yani tam sonbahardı. Böyle bi havada yaşanacak en tatlı duyguyu yaşıyodum. Adına ne derseniz diyin. İçimde hissediyodum, en derin yerlerinde.

Oda bakmıştı bana. Hatta devam ediyodu. Resmen takılı kalmıştık birbirimizin gözlerine. Bıraksalar 10 yıl öyle bakmaya razıydım. Sanırım o da böyle düşündü. Yada ben öyle düşünmesini istedim. Neyse... zaman kaybetmeden yanına gittim. Hiç bi cool tavrım falan yoktu. Olduğum gibi gittim yanına. Tanışmak istediğimi söyledim. "Hayır dersen anlarım" dedim. Bekledim. Yaklaşık 10sn. düşünmüştür. Ama o 10 sn. bana bi ömür gibi geldi. "Bilmem ki" döküldü ağzından. Aha dedim kararsız. "Israr et" diye zorladım kendimi (İyi taktiktir, %90 başarı). Biraz daha üsteledim tanıştık. Öyle muhabbet etmiştik. Ne olduğunu hatırlamam bile. Konuşma bitmeye yakın düşündüm "Numarasını istesem olur mu" dedim sonra. Aman siktir et dedim. İstedim. Gözlerinin içine baka baka. Bi ara kayboldum sandım. O uyandırdı. Aldım numarayı. Kalktı. "Görüşürüz" dedi. "Görüşücez" dedim piç bi dille.

Bi mesaj çekerken hiç bu kadar zorlanmamıştım. "Ben romeo hani o tanıştığın yakışıklı var ya o benim" yazmayı bile düşündüm. Başka bişey gelmiyo ki insanın aklına! Ne yazdığımı hatırlamıyorum. Mesajlaştıkça, konuştukça, buluştukça, bakıştıkça daha da yakınlaştık. "Artık uzatmaya gerek yok benim ol" dedim. Özgüvenim aşırı derecede yüksektir. İşte o özgüvenimle, ilk bunu derken tanıştı. Şaşırmıştı bu kadar kendimden bi tonla ve duruşla söylemiştim ki afalladı. Tekrar etmedim. Gülümsedi. "Seni seviyorum" dedi. Boynuma atladı. O zamana kadar "Seni seviyorum" sözcüğü benim için "Günaydın"dan farklı değildi. İşte o zaman anladım. O sözcük "O"nda anlam kazanmıştı. Ama ben gene de söylemedim.

İlk aylar tabi ki güzel geçti(cicim ayları). Ama yolunda olmayan bişey vardı. Bunun farkındaydım. O hissetmedi. Hissettirmedim. Elini tuttuğumda, her öpüştüğümüzde yanlış yapıyorum gibi geliyodu. "Ulan ben onu seviyorum yapamam" dedim içimden. O zamanlar başkalarının doğrularıyla yaşıyoduk. Gençtik fikirlerimiz tabiki de vardı. Ama fikir olarak kalmıştı o günlerde. Bunun sonucunda böyle hasta bi düşünce beni sardı bırakmadı. Bunları okuduğunuzda "salaksın" diyebilirsiniz. Haklısınız. İşte bu "salak" sözcüğünü o günlerde birinden duysam, herşey daha farklı olacaktı. Neyse...bu düşünceler içimi parçalarken erkek olduğumu hatırladım. yaklaşık 3 aydır kimseyle sevişmemiştim. Aslında o saniyeye kadar da aramamıştım ne yalan söyleyim. Bu doğanın kanunuydu daha ne kadar kaçabilirdim ki sonuçta? Zaten kaçamadım.

Arkadaşım bi gün yanına çekti "Kanka cansu sana yanıkmış. Ne diyim?" dedi. Affalladım. "Oha" dedim. Cansu "O" nun uzaktan arkadaşı gibi bişeydi. Selamlaşırlardı sadece. "Biriyle beraber olduğumu biliyomu?" dedim. "Biliyo kanka. Bilmeyen mi var?" diyince ben koptum gittim. "Olmaz kanka siktir et defet gitsin" dedim. Nerden bulduysa telefona mesaj atmış. "Lütfen konuşalım" demiş. "Bela geliyo" dedim. O düşünce arasında yaktım bi sigara kafam dağılsın diye. Yok ne mümkün. "Ya duyarsa? Sıçarım abi olmaz" desemde, diğer yanım "Erkeksin sen" diye haykırdı. Durdum evet erkektim ben. Ama seviyodum. Üzerine sevdiğimi de aldatıcaktım. Heyecan bastı nedense. "Tamam" yazdım. Gönderdim. Evet şerefsizlik yaptım kabul. Ama hiç bi pişmanlık yoktu içimde. Anlamadım.

Buluştuk ertesi gün. Oturduk bi cafede yedik içtik. Kızın heyecandan elleri titriyodu. Konuşması daha berbat haldeydi. "Bu kadar mı aşık bana?" dedim içimden. "Ben sana aşık oldum" dedi. Birden götüm kalktı. Zaten inmek nedir bilmez! "Ben biriyle beraberim. Haberin vardır" dedim. "Evet biliyorum. Ben 2. olmaya razıyım" dedi. Çok garip bi yüz haline girdiğime eminim. Kız bunu söylerken heyecanı falan yok olmuştu. Resmen küçük bi çocuğun vitrinden oyuncakları izlerken aldığı o haz, yüzüne vurmuştu. "Ulan bi nane yedik tam olsun" dedim. "Emin misin?" dedim korkuyla. "Hayatımda hiç bişeyden bu kada emin olmadım" dedi. Gerçekten korkmaya başlamıştım. Resmen psikopattı kız. Kuralları konuştuk. İşte şurda şöyle buluşuruz, şöyle gezeriz, işte şu saatlerde mesaj atma, şu zaman yanımda görünme. Hepsine tamam dedi. Bu kadar tutku fazlaydı. Sonraları anladım....Cafeden çıktık.

"Eee napalım" dedim. "Bize gidelim" dedi. "Oha ilk dakikadan sevişecez lan galiba" dedim. 2şer bira aldık geçtik onlara. içip içip bana bakıyodu. Ben ilk defa milli olacak erkekler gibiydim resmen. "Kendine gel lan" dedim. Toparlandım. "Seni istiyorum Romeo" dedikten 2sn. sonra üzerime geldi öpmeye başladı. Hayır demedim. Zaten desemde keserdi beni. Eminim. 3 saat boyunca seviştik. Defalarca zevkten gözümüz kararmıştı. "Oh lan dünya harbi varmış" dedim. Bi sigara yaktım. Zevk sigarası. Son 3 ayda içtiğim en tatlı sigaraydı. 2 hafta boyunca bu böyle devam etti. Sonra her zamanki olaylar oldu. "Ben artık 1. olmak istiyorum" diyodu her konuşmamızda. Sanki ben dahil ettim bu yarışmaya. Lafa bak 1. diyodu. Bi sevişmemiz sırasında "O"nun ismini sayıklamışım. Bağırmaya başladı, ağladı. Resmen sıçtı ağzıma. Hem onu çekiyodum. Hem de boşalamamıştım onun siniri vardı. "Yeter" dedim. Çıktım gittim. Ardımdan mesaj çekti. "Bunu ödeyeceksin" diye.

"Aldattın mı beni" dedi. Nerden çıkmıştı bişey mi duymuştu lan yoksa. "Aha sıçtık galiba" dedim. Cevap vermedim. Biliyodu aldattığımı. Bi damla gözyaşı düştü o güzelim gözlerden. Elini tutmak istedim. Geri çekildi. Kalktı gitti. Arkadan "Bitti"
diye bağırdı. Herkez bana bakıodu. "Ne bakıyonuz lan" dedim. Demedim resmen kükredim. Cansuyu aradım. "Nerdesin" dedim. "Aşağıdayım" diyince fırladım indim. Çektiğim gibi kolundan. Dışarı çıkardım. "Ne söyledin" dedim. Güldü. Cevap vermedi. Kolunu sıkmaya başladım. "Acıyo" dedi. Tekrar sordum. "Ne söyledin" dedim. "Gerçekleri" diyince benim kafa döndü. "Siktir git" dedim. Katıla katıla gülüyodu resmen. Vurmayı düşündüm. Yapamadım. Sonuçta suçlu bendim. Aradım kankamı "Gelsene 2 tek atalım kötüyüm" dedim. Sağolsun bekletmeden geldi. İçtik bağırdık çağırdık. Evde kalmak istemedim. "Gel bize" dedi. Hiç düşünmedem kabul ettim. Zaten uyuyamadım. Uyutmadı düşünceler.

Barışmıştık. Detaya girmicem. Öyle böyle barışmıştık. Ama ben bunun tadını almıştım. Bırakmaya niyetliydi değildim. Yeminler havada uçuşmuştu. Yapmıcam, etmicem falan filan... sonuçta gene aldatmıştım. Ama bu sefer herşey daha planlydı. 1 kız değil 4 taneydi. hepsi ayrı günlerde ayrı saatlerde. Sistemi kurmuştum güzel yürüyodu. Ama ben kaldıramadım. Hepsinin kokusu ağır gelmişti. Hepsinin düşünceleri artık omuzlarımı acıtmaya başlamıştı. Her fırsatta söylerdi. "Çok halsizsin bu günlerde" derdi. "Uyuyamıyorum" diyebiliyodum.... o kadar..

Olaylar tabiki gene patlak vermişti. Bu sefer aradan sıyrılmam daha kolay olmuştu. O kadar kişi beni unutmuştu arada. Asıl suçluyu nasıl unutuyolarsa?

Tekrar ayrıldık. Tekrar barıştık. Bu tekrarlar sürekli olmaya başladı. Ne kadar küfür etseniz haklısınız. Herkezin dilindeydim zaten. "O"nun arkadaşlarıda öğüt vermeye hazırlardı tabi. Kahpeler! kendileri mutluluğu bilmezken herkezin arasını bozmaya uğraşıyolardı. Olaylar öyle bi hal almıştı ki, aldatmasam da aldatıyo diye laf çıkıyodu. Üstüne "O"nun kahpe(!) arkadaşları akla hayale gelmicek şeyler üretiyolardı. Tabiki götlerinden! Sözde ben "O"nun arkadaşlarından biriyle öpüşmüşüm. Olay duyulur duyulmaz çıldırdım. "O"nun yanına gittim. Bağırdı, çağırdı. İnanmadı bana. Artık tam olarak anlamıştım. Bu saatten sonra biz diye bişey olamazdı. Ayrıldık. Bugün neredeyse 3 yıl oldu.

Ayrılmamız üzerinden 3 ay geçtiki. Aklım başıma geldi. Harbiden gelmişti. Yalvar yakar dönmedi. "Seviyorum, lanet olsun seviyorum ama olmamalı. Daha fazla üzülmeyi kaldıramam" dedi. Haklıydı. Peşini bırakmadım geçen yıla kadar.

Tam olarak aklımdan silmem 2.5 yılı almıştı. Ayrı olduğumuzda bile rakı masalarımın en has muhabbeti, en acı mezesiydi. Her şarkıda aklıma gelirdi. Ama şimdilerde kafam rahat, kalbim rahat. Yaptığım şerefsizliklere rağmen. "Nasıl uyuyabiliyosun"diye sorabilirsiniz. Cevap, mışıl mışıl...

işte "O"nun hikayesi bu. Kalbimdeki, beynimdeki yeri buYDU!.

Ve onun doğum günüydü 7 Mart. Doğum günü mesajı atamadım. Atamadım işte öyle. Burdan söylemek istedim.

İyiki doğdun. İyiki girdin hayatıma. İyiki sevdin beni. Umarım benim gibi bi adam daha çıkmaz karşına...Bende seni sevmiştim. Tabi sevmek buysa!



Not:

Neden ismini yazmadığımı merak edenlere. Cesaretim yok. Onu tekrar yaşatmaya, tekrar düşünmeye ne cesaretim ne yüzüm var. Nasıl olabilir ki?....

btemplates

2 Yorum:

Adsız dedi ki...

Yazk.Bile bile lades olmş snnkisi.

Romeo dedi ki...

o kafayla yapılacak başka bişey yok tu ki :)