13 Yorum

Erkekler Ne İster?

Biz kadınlardan, kadınlar bizden yakınır. Her zaman böyle olmuştur. Bunu aşmanın bi yolu var mıdır? Masallar diyarında yaşamıyoruz hanımlar ve beyler. Böyle dilekler güzel; ama olmayacak şeyler sizde bilirsiniz.

"Kadınlar ne ister" kilit cümle bu. İnsanoğlunun yıllardan beri cevap veremediği yegana sorulardan birisidir bu. Hakkında onlarca film, binlerce güzel söz, milyonlarca tartışma geçmiştir bu cevabı verebilmek için. Ama ben konuya bide bizim tarafımızdan bakmak istedim. Çünkü herkes kadınlara yoğunlaşmış onlar ne ister diye etrafta tur atıyorlar. Neden kimse bizim ne istediğimizi sormuyor? Neden ne istediğimiz kimsenin umrunda değil?

4 Yorum

Kas Değil Dil

Şimdi okuyacağınız yazımda erkeklerin kafalarına taktıkları, tabu olarak gördükleri bi kültü anlatıcam. Tabiki kendi hayatımdan kesitlerle

Peki nedir bu kült olan, erkeklerin sorun ettikleri şey?

Tam olarak şöyle açıklamaya çalışayım:

"Kızlar kaslı, boylu poslu, böyle manken gibi erkeklerden hoşlanır" tribi. Evet sorun tam olarak bu.

Bu nasıl, niye, kim tarafından çıkmış bilmiyorum. Böyle bişey yok beyler rahat olun. Ama o kadarda rahat olmayın!

E o zaman kızlar ne istiyo diye sorabilirsiniz. Şöyle cevap vereyim: Tam olarak kendinden emin, dilini iyi kullanan erkek; boylu poslu, kaslı dangalaklardan daha çekici ve kızlarla birlikte olma şansı daha yüksektir.

Çok duydum "Ulan yaz geliyo bizde göbek saksı gibi duruyo vücut yapmak lazım. Yazı boş geçirmeyelim" muhabbetlerini. Kısaca kendimi anlatayım 1.80 e yakın bi boy var 60-65 kilo arasında gidip gelirim. Hani yakışıklılık kavramı nedir pek bilmem, sanırım öyleyim. Boyum posumda yok ama en önemli özelliğim özgüvenimdir. Bu özellik bazen başıma çok dertler açsada kadınlara olan tavırlarımda artı 1 olarak haneme yazılır.

Boylu poslu manken gibi olan erkekler okuyosa bu yazımı "Kendi bi sikime benzemiyo, bize laf çarpıyo" diyebilirler normaldir. Evet boylu poslu falan filan olmayabilirim ama kadınların bunları ikinci plana attığını biliyorum. Onun için bu fiziksel özellikleri kafama takmam. Akabinde bununda hediyelerini alırım.

Fiziksel görünüş insanlar arasında önemlidir. Fiziğin iyiyse oyuna artı 1 le başlarsın amaaaa; konuşma kabiliyeti, dil yeteneği olmadan sadece artı 1 olarak kalır. Kadınlar fiziksel görünüşten ziyade; konuşmasıyla kendisini etkisi altına alan, bi tek kelimeyle başka bi gezegene ışınlayabilen erkeklere tav olurlar. Tav olmak bu cümlede kötü bi anlamda söylenmemiştir.

Tamam hani kız tavlama da ortamlarda fizik önemli değil ama yatakta nasıl olacak diye içinizden geçiriyo olabilirsiniz. Onada şöyle cevap vereyim efenim:

Kadınlar yatakta neyi sevmezler?

Cevap: Put gibi duran erkeği.

Evet cevaptanda anlıyoruz ki fizik yatakta çokda önemli değilmiş. Tabiki önemli ama erkeklerin kafalarına taktıkları kadar değil.

Piçliğe vurun ama konuşun. Kasmayın kendinizi. Fiziksel olan eksilerinizi dilinizle tamamlayabilirsiniz. Sorun değil çıkarın kafanızdan.

Hayatımda her zaman dilimle kazandım. Çok konuşmam ama gerektiği yerde ne konuşulur, ne konuşursam olayı bitiririm tarzı olayları önceden sezinleyebilip hareketimi ona göre yaparım. Ve bu hareket genellikle tam sonuç verir. Yazımın başında da söylediğim gibi öyle ahım şahım bi fiziğim yok. Ama o olmayan taraflarımı da rahatlıkla doldurabiliyorum.

Konuşun abi. Korkmayın konuşun dilediğince.. sonuçları elbet istediğin gibi olacaktır.

Ahhhh kadınlar ahhhh. Erkekleri ne hallere sokuyosunuz. Sizin sayenizde bodyci erkekler çoğaldı. Keşke sadece kaslardan hoşlanmadığınızı bilseler daha kolay olur. Zira kas yaparken beyinlerinin zayıfladıklarının farkında değiller.

Hafta sonu geldi beyler, bayanlar kafa dağıtın gezin dolaşın hayat bizlere güzel.

4 Yorum

Kuralsız Ol!

"Ağzıma almam ya midem bulanıyo" dedi.

"La ne alakası var miğde bulanmayla tatsız tuzsuz bişeydir uzatma hadi" dedim, askerlerine emreden bi komutan tavırla.

"Tamam ama ağzıma boşalma gerçekten kusarım" dedi.

"Tamam mınakoyim tamam!" dedim. Desem ne fayda. Konsantrasyon, heves, şehvet bi an yok oldu. Neden? Aptal saptal kurallar ve tabular bütününden dolayı.

Hayatımdaki en büyük ironidir bu. Yaşamın her yerinde, her evresinde özgürlük isteyen, kurallardan yakınan biz; en kuralsız, en özgür yerde -yatakta- kendimizi kısıtlıyoruz.

İşte biz erkeklerin en yakındıkları meselelerden biri. Aslında başka bi post yazıcaktım ama bu olayı hatırladığımdan beri bunu yazmalıyım dedim.

Bu yatakta kural koyma hastalığı tabi ki kadınların eseridir. Hiç bozulmayın hanımlar, zira Dünya üzerinde hangi erkeğe sorarsanız sorun (özellikle türkler) yatakta kadın olsun, sonrası önemli değil der. Hele ki Türk erkekleri! Zaten bazı saçma salak kurallar yüzünden sevişemiyoruz, bu kurallar yüzünden seviştiğimizden de bişey anlamıyoruz.

Yok yapmam yok etmem. Lan mal(!) zaten bunları yapmak için sevişiyoruz. Yoksa açarım bi porno yaparım masturbasyonumu. Hiç yoktan o daha zevkli!

Kendimizi sınırlamak kötü bişey. Yatakta daha da kötü. Bide erkeğe yatakta put gibi duruyo diyolar. Ulan put gibi durmasak nolcak. Zaten bişeye izin vermiyosunuz. Zorla isteyince de "Ben orospu değilim" diye yaygara koparıyosunuz. Bırak kendini zevk denizine, rüzgar götürsün seni. Ama yok siz sandaldan kürekleri atıyosunuz. "Hadi gidelim" diyosunuz. Biz napalım! Şimdi fark ettimde ben ne kadar dolmuşum bu konuda. Ama haklıyım biliyorum. Sonuna kadarda çemkiririm.

Bu postun yazılmasındaki olaya gelirsek; durum şöyle gelişti:

Sevgilimi eve çağırdım. Dışardan bakılınca aykırı bi tipti. Öylede davranıyodu. İlk defa sevişecektik. İçimden diyorum "Bu kız beni uçurur". Sevişeceğimizi oda biliyodu. "Gel sevişelim" demedim ama "Biraz yalnız vakit geçirelim" demiştim. O kadarda salak değildi anlamıştı. Salonda biraz oturduktan sonra "Hadi içeri geçelim" dedim. Gözüme baktı heyecandan ölcek gibiydi. Ama diğer tarafıda korkuyodu. "Olsun lan benimle ilk sefer sevişecek normaldir" dedim. Neyse geçtik içeri. Yattık yatağa güzelce öpüştük birbirimizi soymaya başladık. Hakikaten şehvetli öpüşüyodu. Kaç aydır sevgilisi yoktu. O da fena şekilde istiyodu sevişmeyi.

Neyse soyunduk falan. Öpüşme faslı geçti ben orala doğru ilerliyorum. Kollarımdan tuttu tekrar yukarı çekti beni. Anlamamıştım. Biraz daha öpüştük, ben tekrar orala giderken tekrar yukarı çekmek istedi bu sefer izin vermedim. İyice indim aşağı. Başladım orala. Her darbemle ordan oraya savrulmaya başladı. Zevkten uçuyodu. Gözleri arada açılıp tekrar kapanıyodu. Bayağı bi zaman geçtikten sonra "Yeter gir içime artık" diye bağırdı. O kadar kolay değildi tabi. Geçtim yatağın yanına "Sıra sende" dedim. Gözleri açıldı anlamamış bi halde "Ne?" diye sordu. Yanlış cevaptı ben tamam beklerken ne, biraz garip kaçmıştı. Tekrarladım soruyu. İsteksiz bi biçimde "Ağzıma almam ya midem bulanıyo" dedi. "İşimiz var bununla, sıçtık" dedim. "Bişey olmaz hadi" diye 2 kere tekrarladım.

"Ama ağzıma boşalma" dedi.

"Tamam mınakoyim tamam!" dedim.

Baştan savma bi oral yaptı "oluyo mu aşkım" sözleriyle beraber. Tabi bende hiç bişey kalmadı o kadar istek arzu pırrrr uçtu.

Başladık sevişmeye yok abi gelmiyo. Böyle bişeyi zorla yaptırdığımı düşündüğüm zaman istek arzu falan gidiyo. O orda git gellerimle zevkten 4 köşe, ben orda makina gibiyim duygu yok bişey yok.

İlk posta bittikten sonra "Tamam başka yok" dedim içimden. Uyumaya çalıştım. O yanıma gelip sokuldukça sokuluyodu. "Yorgunum" dedim. Bi an kendimi kadın gibi hissettim ama yapacak bişey yok bi stabil sevişmeyi daha fazla kaldıramazdım. Öf pöf dedi o da yattı.

Deneyim diyip geçerim tüm yaşamım boyunca başımdan geçen olaylara. Ama bu farklı. Şu yatakta ki kural meselesini çözmek lazım. Aslında bizim için bişey yok ama kadınlar sorun ediyo. Hayır ağzına alınca noluyo? Ölüyolar mı? Felç mi geçiriyolar? Biz orala yattığımız zaman Dünya onların, sıra onlara gelince bin türlü bahane. Gizli ego abi. Her postumda da belirtiyorum. Kadınlar bu Dünya üzerindeki en egoist yaratıklardır. Kimisi kabul etmez. Normaldir, çünkü içindeki gizlilik onu fark etmesini engeller.

Eğer yatakta 2 kişininde zevk alması isteniyosa bi zahmet bazı şeylerden fedakarlık yapılacak! Erkekler çok mu mutlu yatakta yaptıkları herşeyden? Değil tabiki. Neden yapıyolar? Sizde zevk alın adam akıllı sevişelim diye. Ama yok siz narinsiniz ya böyle şeylere gelemezsiniz. Pfff

En kuralsız yerde kural koymak tam kadınlara göre bişey ama onlarında fark etmedikleri bişey var:

Siz kural koyarsanız yakında size de kural koyarlar. O zaman tüm hata erkeklerde diye dövünmeyin !!!

11 Yorum

Asıl Alttan Alan Biziz

"Siz hepiniz aynısınız zaten. Her şey yatağa atana kadar" dedi.

Ne kadar kolay dimi her fırsatta erkeği suçlamak, her şeyi onun üzerine atmak! Bide "Biz herşeyi alttan alırız" dersiniz. Bu lafı duyduğum andan itibaren beni bi gülme alır. Alaycı yada ciddi bi gülme alır.Hayatımda kaç kadın tanıyorsam çoğu bu lafı kullanır. E tabi ki bildiğiniz üzere bunların hepsi abartıdan ibarettir. Eğer biraz araştırırsanız görürsünüz. Erkekler, kadınlardan daha fazla öz güven eksikliğiyle savaşırlar. Neden? Kadınlar birlikte olduğu erkeklerden öz güveni zorda olsa içlerinden çıkarıyorlar. Bu bi gerçek! Bi insanoğlu da gelip yanlıştır diyemez! O kadar eminim. Çünkü amcam bu konuyla ilgili bi kitap yazmıştı. Eee kitapta harala gürele yazılmaz yani.

2 Yorum

İyiki Doğdun Kaybettiğim

Bu yazıyı yazsam mı, yazmasam mı diye çok düşündüm. Ama yazmazsam içimde daha çok büyüyecekti. Birileriyle paylaşmak istedim yada paylaşmadan ziyade sadece yazmak, anlatmak, içimi dökmek istedim. Bilmiyorum... hani hayatınızda önemli günler vardır. Sizin açınızdan değil. Eski birliktelik açısından söylüyorum. O anlar gerçekten zormuş.

O doğmuştu. En büyük kaybım. En büyük salaklığım. En sevdiğim. En herşeyimdi o. Kocaman gözleriyle, sarımsı saçlarıyla, şişkin yanaklarıyla o doğmuştu.

İlk görüşte aşka inanır mısınız siz ? Ben inanmam. Hiç inanmadım. Asla da inanmam. Keza huyum bu! Ama onu gördüğümde farklı olduğunu anlamıştım. Aşk değildi, ama alışık olmadığım bi histi. Böyle içimde kalbimle ciğerlerim sevişiyo, miğdem böbreklerime kur yapıyo gibiydi. Farklıydı. Garipti. Güzeldi... Resmen tutulmuştum hatuna. Güzeldi. Öyle süper işte acayip güzelde bi hatun değildi ama güzeldi.

Arkadaşlarla otururken fark ettim onu. Öyle mal mal takılı kalmıştım gözlerine. Fark etmemişti başta. Ta ki arkadaşları söyleyene kadar. Tabi hayvan gibi bakıyodum. E biri fark edicekti zaten.

12 ekimdi. Ankara tamda sonbahardaydı. Soğuk olmayan hava, yerlere serpilmiş sarı yapraklar, göç etmeye başlamış kuşlar yani tam sonbahardı. Böyle bi havada yaşanacak en tatlı duyguyu yaşıyodum. Adına ne derseniz diyin. İçimde hissediyodum, en derin yerlerinde.

Oda bakmıştı bana. Hatta devam ediyodu. Resmen takılı kalmıştık birbirimizin gözlerine. Bıraksalar 10 yıl öyle bakmaya razıydım. Sanırım o da böyle düşündü. Yada ben öyle düşünmesini istedim. Neyse... zaman kaybetmeden yanına gittim. Hiç bi cool tavrım falan yoktu. Olduğum gibi gittim yanına. Tanışmak istediğimi söyledim. "Hayır dersen anlarım" dedim. Bekledim. Yaklaşık 10sn. düşünmüştür. Ama o 10 sn. bana bi ömür gibi geldi. "Bilmem ki" döküldü ağzından. Aha dedim kararsız. "Israr et" diye zorladım kendimi (İyi taktiktir, %90 başarı). Biraz daha üsteledim tanıştık. Öyle muhabbet etmiştik. Ne olduğunu hatırlamam bile. Konuşma bitmeye yakın düşündüm "Numarasını istesem olur mu" dedim sonra. Aman siktir et dedim. İstedim. Gözlerinin içine baka baka. Bi ara kayboldum sandım. O uyandırdı. Aldım numarayı. Kalktı. "Görüşürüz" dedi. "Görüşücez" dedim piç bi dille.

Bi mesaj çekerken hiç bu kadar zorlanmamıştım. "Ben romeo hani o tanıştığın yakışıklı var ya o benim" yazmayı bile düşündüm. Başka bişey gelmiyo ki insanın aklına! Ne yazdığımı hatırlamıyorum. Mesajlaştıkça, konuştukça, buluştukça, bakıştıkça daha da yakınlaştık. "Artık uzatmaya gerek yok benim ol" dedim. Özgüvenim aşırı derecede yüksektir. İşte o özgüvenimle, ilk bunu derken tanıştı. Şaşırmıştı bu kadar kendimden bi tonla ve duruşla söylemiştim ki afalladı. Tekrar etmedim. Gülümsedi. "Seni seviyorum" dedi. Boynuma atladı. O zamana kadar "Seni seviyorum" sözcüğü benim için "Günaydın"dan farklı değildi. İşte o zaman anladım. O sözcük "O"nda anlam kazanmıştı. Ama ben gene de söylemedim.

İlk aylar tabi ki güzel geçti(cicim ayları). Ama yolunda olmayan bişey vardı. Bunun farkındaydım. O hissetmedi. Hissettirmedim. Elini tuttuğumda, her öpüştüğümüzde yanlış yapıyorum gibi geliyodu. "Ulan ben onu seviyorum yapamam" dedim içimden. O zamanlar başkalarının doğrularıyla yaşıyoduk. Gençtik fikirlerimiz tabiki de vardı. Ama fikir olarak kalmıştı o günlerde. Bunun sonucunda böyle hasta bi düşünce beni sardı bırakmadı. Bunları okuduğunuzda "salaksın" diyebilirsiniz. Haklısınız. İşte bu "salak" sözcüğünü o günlerde birinden duysam, herşey daha farklı olacaktı. Neyse...bu düşünceler içimi parçalarken erkek olduğumu hatırladım. yaklaşık 3 aydır kimseyle sevişmemiştim. Aslında o saniyeye kadar da aramamıştım ne yalan söyleyim. Bu doğanın kanunuydu daha ne kadar kaçabilirdim ki sonuçta? Zaten kaçamadım.

Arkadaşım bi gün yanına çekti "Kanka cansu sana yanıkmış. Ne diyim?" dedi. Affalladım. "Oha" dedim. Cansu "O" nun uzaktan arkadaşı gibi bişeydi. Selamlaşırlardı sadece. "Biriyle beraber olduğumu biliyomu?" dedim. "Biliyo kanka. Bilmeyen mi var?" diyince ben koptum gittim. "Olmaz kanka siktir et defet gitsin" dedim. Nerden bulduysa telefona mesaj atmış. "Lütfen konuşalım" demiş. "Bela geliyo" dedim. O düşünce arasında yaktım bi sigara kafam dağılsın diye. Yok ne mümkün. "Ya duyarsa? Sıçarım abi olmaz" desemde, diğer yanım "Erkeksin sen" diye haykırdı. Durdum evet erkektim ben. Ama seviyodum. Üzerine sevdiğimi de aldatıcaktım. Heyecan bastı nedense. "Tamam" yazdım. Gönderdim. Evet şerefsizlik yaptım kabul. Ama hiç bi pişmanlık yoktu içimde. Anlamadım.

Buluştuk ertesi gün. Oturduk bi cafede yedik içtik. Kızın heyecandan elleri titriyodu. Konuşması daha berbat haldeydi. "Bu kadar mı aşık bana?" dedim içimden. "Ben sana aşık oldum" dedi. Birden götüm kalktı. Zaten inmek nedir bilmez! "Ben biriyle beraberim. Haberin vardır" dedim. "Evet biliyorum. Ben 2. olmaya razıyım" dedi. Çok garip bi yüz haline girdiğime eminim. Kız bunu söylerken heyecanı falan yok olmuştu. Resmen küçük bi çocuğun vitrinden oyuncakları izlerken aldığı o haz, yüzüne vurmuştu. "Ulan bi nane yedik tam olsun" dedim. "Emin misin?" dedim korkuyla. "Hayatımda hiç bişeyden bu kada emin olmadım" dedi. Gerçekten korkmaya başlamıştım. Resmen psikopattı kız. Kuralları konuştuk. İşte şurda şöyle buluşuruz, şöyle gezeriz, işte şu saatlerde mesaj atma, şu zaman yanımda görünme. Hepsine tamam dedi. Bu kadar tutku fazlaydı. Sonraları anladım....Cafeden çıktık.

"Eee napalım" dedim. "Bize gidelim" dedi. "Oha ilk dakikadan sevişecez lan galiba" dedim. 2şer bira aldık geçtik onlara. içip içip bana bakıyodu. Ben ilk defa milli olacak erkekler gibiydim resmen. "Kendine gel lan" dedim. Toparlandım. "Seni istiyorum Romeo" dedikten 2sn. sonra üzerime geldi öpmeye başladı. Hayır demedim. Zaten desemde keserdi beni. Eminim. 3 saat boyunca seviştik. Defalarca zevkten gözümüz kararmıştı. "Oh lan dünya harbi varmış" dedim. Bi sigara yaktım. Zevk sigarası. Son 3 ayda içtiğim en tatlı sigaraydı. 2 hafta boyunca bu böyle devam etti. Sonra her zamanki olaylar oldu. "Ben artık 1. olmak istiyorum" diyodu her konuşmamızda. Sanki ben dahil ettim bu yarışmaya. Lafa bak 1. diyodu. Bi sevişmemiz sırasında "O"nun ismini sayıklamışım. Bağırmaya başladı, ağladı. Resmen sıçtı ağzıma. Hem onu çekiyodum. Hem de boşalamamıştım onun siniri vardı. "Yeter" dedim. Çıktım gittim. Ardımdan mesaj çekti. "Bunu ödeyeceksin" diye.

"Aldattın mı beni" dedi. Nerden çıkmıştı bişey mi duymuştu lan yoksa. "Aha sıçtık galiba" dedim. Cevap vermedim. Biliyodu aldattığımı. Bi damla gözyaşı düştü o güzelim gözlerden. Elini tutmak istedim. Geri çekildi. Kalktı gitti. Arkadan "Bitti"
diye bağırdı. Herkez bana bakıodu. "Ne bakıyonuz lan" dedim. Demedim resmen kükredim. Cansuyu aradım. "Nerdesin" dedim. "Aşağıdayım" diyince fırladım indim. Çektiğim gibi kolundan. Dışarı çıkardım. "Ne söyledin" dedim. Güldü. Cevap vermedi. Kolunu sıkmaya başladım. "Acıyo" dedi. Tekrar sordum. "Ne söyledin" dedim. "Gerçekleri" diyince benim kafa döndü. "Siktir git" dedim. Katıla katıla gülüyodu resmen. Vurmayı düşündüm. Yapamadım. Sonuçta suçlu bendim. Aradım kankamı "Gelsene 2 tek atalım kötüyüm" dedim. Sağolsun bekletmeden geldi. İçtik bağırdık çağırdık. Evde kalmak istemedim. "Gel bize" dedi. Hiç düşünmedem kabul ettim. Zaten uyuyamadım. Uyutmadı düşünceler.

Barışmıştık. Detaya girmicem. Öyle böyle barışmıştık. Ama ben bunun tadını almıştım. Bırakmaya niyetliydi değildim. Yeminler havada uçuşmuştu. Yapmıcam, etmicem falan filan... sonuçta gene aldatmıştım. Ama bu sefer herşey daha planlydı. 1 kız değil 4 taneydi. hepsi ayrı günlerde ayrı saatlerde. Sistemi kurmuştum güzel yürüyodu. Ama ben kaldıramadım. Hepsinin kokusu ağır gelmişti. Hepsinin düşünceleri artık omuzlarımı acıtmaya başlamıştı. Her fırsatta söylerdi. "Çok halsizsin bu günlerde" derdi. "Uyuyamıyorum" diyebiliyodum.... o kadar..

Olaylar tabiki gene patlak vermişti. Bu sefer aradan sıyrılmam daha kolay olmuştu. O kadar kişi beni unutmuştu arada. Asıl suçluyu nasıl unutuyolarsa?

Tekrar ayrıldık. Tekrar barıştık. Bu tekrarlar sürekli olmaya başladı. Ne kadar küfür etseniz haklısınız. Herkezin dilindeydim zaten. "O"nun arkadaşlarıda öğüt vermeye hazırlardı tabi. Kahpeler! kendileri mutluluğu bilmezken herkezin arasını bozmaya uğraşıyolardı. Olaylar öyle bi hal almıştı ki, aldatmasam da aldatıyo diye laf çıkıyodu. Üstüne "O"nun kahpe(!) arkadaşları akla hayale gelmicek şeyler üretiyolardı. Tabiki götlerinden! Sözde ben "O"nun arkadaşlarından biriyle öpüşmüşüm. Olay duyulur duyulmaz çıldırdım. "O"nun yanına gittim. Bağırdı, çağırdı. İnanmadı bana. Artık tam olarak anlamıştım. Bu saatten sonra biz diye bişey olamazdı. Ayrıldık. Bugün neredeyse 3 yıl oldu.

Ayrılmamız üzerinden 3 ay geçtiki. Aklım başıma geldi. Harbiden gelmişti. Yalvar yakar dönmedi. "Seviyorum, lanet olsun seviyorum ama olmamalı. Daha fazla üzülmeyi kaldıramam" dedi. Haklıydı. Peşini bırakmadım geçen yıla kadar.

Tam olarak aklımdan silmem 2.5 yılı almıştı. Ayrı olduğumuzda bile rakı masalarımın en has muhabbeti, en acı mezesiydi. Her şarkıda aklıma gelirdi. Ama şimdilerde kafam rahat, kalbim rahat. Yaptığım şerefsizliklere rağmen. "Nasıl uyuyabiliyosun"diye sorabilirsiniz. Cevap, mışıl mışıl...

işte "O"nun hikayesi bu. Kalbimdeki, beynimdeki yeri buYDU!.

Ve onun doğum günüydü 7 Mart. Doğum günü mesajı atamadım. Atamadım işte öyle. Burdan söylemek istedim.

İyiki doğdun. İyiki girdin hayatıma. İyiki sevdin beni. Umarım benim gibi bi adam daha çıkmaz karşına...Bende seni sevmiştim. Tabi sevmek buysa!



Not:

Neden ismini yazmadığımı merak edenlere. Cesaretim yok. Onu tekrar yaşatmaya, tekrar düşünmeye ne cesaretim ne yüzüm var. Nasıl olabilir ki?....

5 Yorum

Seni severdim. Ve sana rağmen, yine severdim

"Seni severdim, sana rağmen seni sevdim."

Eğer ki üniversiteye gittiyseniz ve evde kaldıysanız bilirsiniz, en zevkli olay sabaha karşı ev ve okul arkadaşlarınızla kaynatmaktır.

Geçen gün de böyle oldu.

Klasik okul muhabbetlerinden bahsederken, hadi batağa oturalım dedik.

Toplam 5 kişiyiz. 4ümüz batağa oturduk diğer arkadaşta pc başında internet dünyasında daldı gitti. Şarkı falan açtı. Şarkıları dinlerken ihaleye girdim. El süperdi 11 le girdim. Neyse... hiç bilmediğim bi şarkı çalmaya başladı. Müziğini biliyorum ama sözler farklı. "yaşar & yildiz usmanova - seni severdim" şarkı bu (tıklayarak dinleyebilirsiniz). Bi söz aşırı derecede aklıma takıldı. "Seni severdim. Ve sana rağmen, yine severdim". Aynı sözcüklerden oluşmuş, basit bi cümleymiş gibi gelebilir. Ama dikkatle okunduğunda bi cümlenin verebileceği anlamlardan daha derin bişeylerin anlatılığını görebilirsiniz.

İhalede tam 9 aldığımda bu cümleyi söylüyodu yıldız usmanova. Tabi benim beyin gitti. Kesin alacağım eli resmen vermiştim bi cümle uğruna. Arkadaşların küfürleri doğrultusunda bi sigara yaktım "Kanka ben oynamiyim daha kafam sikildi zaten" diyerek ayağa kalktım(yerde oynuyorduk). "Faruk bidaha açsana şu şarkıyı" dedim. Dinlemeye başladım. O cümleyi dinledikten sonra "Yaşadım lan ben bu durumu, daha doğrusu yaşattılar"dedim. "Neyi" dediler. "Boşverin" dedim. Ağzımda dolanan dumanı savurdum odanın aydınlık havasına. Arkadaşlar "Siktir git içirde iç şunu" deselerde takmadan içmeye devam ettim o düşünce lunaparkında.

Evet yaşamıştım bunu daha doğru söylemek gerekirse yaşattırmıştım karşıdakine. Bu sözü duymuştum zaten hemde bana söylenmişti. O zamanlar düşündüğümde bu sözü pekde ağır gelmemişti ama o kadar zamandan sonra gerçekten koyması gerektiğini farkettim. Şöyle demişti "Romeo anlamıyosun, yada farkında değilsin. Ben sana rağmen seni sevdim. Belki hiçte anlamıcaksın". "Bana rağmen sevdiysen, bundan sonrada ben ben olmama rağmen beni sevme" demiştim. Şimdi farkettimde ne kadar salakça konuşmuşum. Kız anlamamasına rağmen genede benden ayrılmıştı. Son sözü de "Sen aşkı, sevgiyi bilmezsin zaten" olmuştu. Bunlar alışık olduğum sözcüklerdi pek takmamıştım. İlk söz üzerine biraz daha düşünmeye başladım. "Sana rağmen seni sevdim" ben onun sevmesine engel olabilecek ne yapmıştım ki? Belli ki yapmışım, o da bana bu lafı yapıştırmış.

"Helal olsun iyi laf vurmuş" dedim içimden bi sigara daha yaktım. Sonra sözün ne kadar ağır olduğunu fark ettim. Yaşadınız mı siz bunu? Ne yaptığınızı bilmediğiniz halde görünmez engellerle kaplı bi siz varsınız. Karşıda da bunları aşmaya çalışan, size değer veren biri var. O karşınızdaki kişi; görünmez engelleride sizin koyduğunuzu söylüyo. Bu suçlama karşısında ne yapabilirsiniz ki. Hayır savunmanız bişeye yaramaz. Zaten o kişi buna kendini o kadar inandırmışdır ki; ne yapsanız fayda etmez.

Kimse kusura bakmasın ama bu lafı sadece kadınlar edebilir. Çünkü her kadının gizli de olsa bi egosu vardır. Kendileri de bilmesede bu ego; karşıdaki partnerden, sevgiliden, sevdiceğinden daha üstün, daha anlayışlı, daha duyarlı, daha sevecen olduğunu sanmasıdır. Ne kadar hayır, olmaz desenizde biliyosunuz ey kadınlar. Farkında olmasanızda ilişkilerde ki baskın olma çabanız bundandır. Haklı çabanız. Bunu iğneleme anlamında kullanmıyorum. Erkek bi ilişkiyi tek başına idare edemez, despot olamaz, emir veremez. Ama kadın için kolaydır bunlar. Çünkü liderlik özelliğini gerektiren unsurlar bunlardır. Ve tabiki kadınların hamurunda bunların fazlası da yok değildir.

Bu liderliği abartan kadınlarda yok değil mi? Elbet var hatta biz erkekleri delirtirmeye yetebilecek kadınlar var. Elden bişey gelmez. Ev arkadaşımın çok güzel bi sözü var. "İtaat et, rahat et". Her çıktığı kıza ipleri ilk saniye veren bi adamdan bahsediyorum. Ve bu sözcüğü her sevgilisi olduğunda söylüyo. İşe yarıyo mu? Diyebilirsiniz. Farkındaysanız her sevgilisi olduğunda söylüyo dedim. İşe yarasa 1 sevgilisi olur kalır. Öyle değil mi? Demek ki itaat etmekte de fayda yok. E ne bok yicez? Gerektiği derecede sesimiz çıkarırsak sorun ortadan kalkabilir. Kalkabilir değil kesin kalkar be abi.

"Gerçekten sevmiş midir?" diye sordum kendime.

İyi kızdı. Aslında kötü bi hareketini görmediğim için iyi diyo olabilirim. Gerçekten de yoktu. Benim de kötü bi davranışım yoktu ki.

Hiç bişey için zorlamamıştım onu. "Sev beni" dememiştim. Boş vaatlerim yoktu. "Sevicem seni" dememiştim.

Asla sevişelim diye zorlamamıştım. Çok sevişmiştik. Hatta her fırsatta sevişirdik. Ama hiç bi zaman zorlamamıştım onu.

Bende iyi niyetliydim aslında. Pek alışılmadık bi durum da olsa güvenebileceğimi hissetmiştim. Her fırsatta gözlerime bakardı. Hep "Ayrılmayalım" derdi. Karşılık vermezdim. Vermesem de anlardı beni. Gelir sarılırdı. Bende karşılık verirdim. Hem de içimden gelerek.

İlk sevişmemiz gerçekten romantik olmuştu.

Ev arkadaşlarım 1 hafta evde yoktu. Ben de dönmemiştim asıl yuvama. Kafamı dinlemek için kalmıştım. E tabi sevgilim de olunca "Romantizmin dibine vururuz" dedim. Bizim evde -öğrenci evinde" yerlere boru ışık döşedik. Boydan boya. Hemde kırmızı. Işık açıldığı andan itibaren afrodizyak yayıyo gibiydi. Ben aklımda cinsel bi çıkar olmadan çağırdım sevgilimi, sevdiceğimi... Yemek yedik, televizyon karşısında sarmaş dolaş how i met your mother izledik. Evet burası romantik olmadı ama gülmek hakikaten iyi geldi. Yatma vakti geldiğini ondan öğrendim. "Uykum geldi romeo" dedi. Tamam dedim kalktık odaya geçtik. O yattı. Ben bi sigara daha içiyim dedim. "İçme istemiyorum" dedi. Düşünürdü beni. Diğer kadınlardan daha fazla. Dinlemedim. Ona bakarak içtim. Gözlerinin içine bakarak içtim. Garip bi bakışı vardı. Kötü değil ama alışık olmadığım bişeydi bu. Son fırtı da çektikten sonra söndürdüm. Bende yanına kıvrıldım.

Ürkekti, çekingendi. Rahatsız olmasın diye biraz geri çekildim. Sanırım o da bundan cesaret alarak iyice yaklaştı. Göz göze geldik dışarıdan gelen ışıkla. Kumral tenliydi, yakut yeşili gözleri vardı, yanakları dolu doluydu, kilolu değildi. Saçların kokusu hala burnumdadır"Neden gitmez ki bu koku!". Masumane bi öpücük konurdum. "Seni seviyorum" dedi. Sustum. Gülümsedi tekrar öptü....

O gün herşeyi yaşadık. Ondan sonraki günlerde yaşadık. Pişman olmadık. Hoş ben neden pişman olayım ki. Sonuçta erkeğim. Attım kızı eve, seviştim ne sebeple pişman olabilirim ki!!!

Sonraları fark ettim. Benliğimi çalıyodu benden. Beni ben yapan değerlerin hepsini unutmuştum nerdeyse! Konuştuk. Ayrıldık... Basit gibi durabilir ama değil.

Anıları yazmanın en kötü tarafıda bu işte. istesende istemesende iz bırakmış herşey tekrar gözünün önüne geliyo. Çıldırmamak elde değil. Ama çıldırmadım. Anılarla yaşamaya alışmalı insan. İstese de istemese de.

Ayrılmam zor oldu sonuçta kafamda hala o vardır. Ama kalbimde değil!

Hala niye mi kafamda?

Size söyledim ya. Bana rağmen beni sevdi o!!!

4 Yorum

S&M Nam-ı Değer Sado-Mazo

Ne zamandır değinmek istediğim bi konuydu S&M. Kısaca değinmek gerekirse
-tekniksel bilgi- S&M nin kökeni sado-mazo dan gelir. Kabataslak açıklamak gerekirse:

Sadizm: Karşısındaki kişiye acı vermek veya eziyet etmekten seksüel bir haz duymanın adıdır.

Mazoşizm: Kendisine acı verilmesinden, eziyet edilmesinden seksüel bir zevk alma duygusudur.

Konuyu tam özetleyen cümlelerle anlamlarını verdim. Ha bu tabirler gözünüzü korkutmasın. Yerinde uygulandığında cinsel hazzı çok kuvvetli olgulardır.